Gözlerden uzak, zamanın neredeyse unuttuğu küçük bir banliyö kasabasında, yaşlı bir adamın yalnızlığı kendi içinde derinleşmektedir. Hafızası, bir zamanlar berrak olan bir göl gibi artık bulanıktır. Milton, tekdüze günlerini tekrar eden rutinler içinde geçirirken, arka bahçesine düşen bir yabancı misafir onun sessiz dünyasını beklenmedik bir şekilde sarsar. Sessizliği delen bu çarpma sesiyle başlayan hikâye, insan ruhunun en derin yerlerine dokunan bir yolculuğa dönüşür. Bahçeye düşen cisim sıradan bir şey değildir. Gökyüzünden kopup gelen metalik bir sessizlik… İçinden çıkan ise ne savaşçı bir uzaylıdır, ne de dünyayı ele geçirmeye çalışan bir yaratık. Hayır. O sadece korkmuş, yalnız ve yabancı bir varlıktır. Adını Jules koyar Milton. Çünkü bazen bir ismin bile iyileştirici bir gücü vardır. Jules’in gözleri, kelimelerle anlatılamayan bir hüznü taşır. Tıpkı Milton’ın geçmişinde olduğu gibi... Bu iki yalnız ruh, birbirlerinde kaybettiklerini bulmaya başlar. Jules konuşmaz, ama varlığıyla en içten şeyleri anlatır. Milton ise yavaş yavaş unuttuğu her şeyi yeniden hatırlamaya başlar. Çocukluğunu, ilk aşkını, yitip giden dostlarını… Ve belki de en çok, yaşamaya değer şeylerin hâlâ var olduğunu. Film boyunca onları çevreleyen dünya, bu mucizevi karşılaşmanın farkına varmaya başlar. Joyce ve Sandy, Milton’ın hayatına dahil olurken, olaylar giderek büyür. Devletin soğuk gözleri Jules’in varlığını tehdit olarak görmeye başladığında, aslında tehdit altında olan şeyin sevgi ve anlayış olduğu anlaşılır. Bu noktada Jules sadece bir karakter değil, filmin ruhudur. Kaybedilen masumiyetin, yeniden doğan umudun ve hiç solmayan bağların sembolüdür. Jules izle diyerek açacağınız bir hikâyede, bilim kurgu maskesi altında saklanan sıcacık bir insanlık hikayesiyle karşılaşırsınız. Jules seyret derseniz, yıllardır unuttuğunuz bir duygunun gözlerinizin önünde canlandığını fark edersiniz. Ve Jules türkçe dublaj izle dediğinizde, sadece bir film değil, belki de kendi içinizde bir kapıyı aralarsınız. Jules ile Milton’ın kurduğu bağ, kelimelerin çok ötesindedir. Aralarında bir dil yoktur, ama anlaşmak için göz göze gelmek yeterlidir. Bir uzaylının insan olmayı öğrenmesi değil, bir insanın insan kalabilmesidir aslında bu hikâyenin özü. Ve biz izlerken, kendi içimizde sessizce sorduğumuz şu soruya cevap ararız: “Ben neyi unuttum?” Eğer bir gün gökyüzüne baktığınızda alışılmadık bir ışık görürseniz, onun bir tehdit değil, bir hatırlatma olabileceğini düşünün. Çünkü bazen en derin bağlar, en beklenmedik yerlerde başlar. Jules sadece bir film değil… O, kaybettiğimiz şefkatin, sessizliğin içindeki en gür duygunun adıdır. Ve belki de en önemlisi: Bizi insan yapan şey, konuşmak değil… Anlayabilmektir.
Yönetmen:
Marc Turtletaub
Jules (2023) Hakkında Yorumlar (0)